Her yeni yılın başında "To Do List" yaparım. Bazı maddeleri
gerçekleştirir, bazısınınsa cesaret edip yanına bile yaklaşamam. Listemin her
zaman ilk maddesi, "Bu yıl araba kullanmayı öğreneceğim." olur. Araba
kullanmaktan çok korktuğum için hiç bir zaman bu maddeyi gerçekleştiremem. Bu
sene liste yapmadığımdan mıdır nedir, bir sabah gözümü açtım ve ben bugün araba
kullanıcam dedim. Bana araba kullanmayı öğretecek çelik gibi sinirleri olan da
biri etrafımda olmadığı için özel ders almaya karar verdim. Çalışmıyorum, beş kuruş
param yok malum. Grupon sitelerinde
evime çok yakın, ucuz bir kurs buldum. Otomatik araç kullanacağımı söyleyerek
hemen randevumu aldım.
Nasıl gaza geldim, nasıl mutluyum.
Beni gören atomu parçaladım sanabilir. Herkese de mesaj attım, heyoo ben araba
kullanıcam diye. Öyle mühim bir durum. Güle oynaya kursa gittim, ton ton sürüş
hocamın peşine takılıp otoparka indik. Bir baktım kullanacağım araç jeep. Yok
artık, ben nasıl kullanayım götü antartika kadar olan arabayı? Zaten ölümüne
korkuyorum. Neyse bindik arabaya, indik sahile, oturdum direksiyona. Ama bir gariplik
var sanki. Gaz tamam, fren tamam. İyi de bu debriyajın ne işi var burada?! Hoca
dünyadan bir haber, otomatik istediğimden haberi yok. Hadi gidelim otomatikle
değiştirelim diyorum. Adam, kem küm. Otomatik arabaları yokmuş ellerinde, iyi mi?
Yok ebeni yani, canım burası hangi çöl? Ben bir bedeviyim de, her an her
şey gelebilir başıma. Ondan yani! Benim omuzlar çöktü, alt dudak düştü. Elinden
şekeri alınmış küçük kız hırçınlığı da cabası. “O” hep böyle derdi. Ne zaman
olmasını istediği bir şeyi birilerine anlatsa, olmuyor diye hayıflanırdı.
Vallahi doğruymuş arkadaş. İş görüşmeleri olmuyor, aşk olmuyor, koyduğumun
direksiyon dersi bile olmuyor. Bundan sonra gerçekleşmeden kimseye bir şey
demeyeceğim. Neyse eve geldim, telefon çaldı. Haftaya otomatik arabamız gelecek
o zaman kullanırsınız dediler. Napalım, olur dedim. O ürkek ceylan, korkak
tavuk ben meğerse gizli bir trafik canavarı, bir rallicinin yandan
yemişiymişim. Tahmin ediyordum trafikte asabi olacağımı ama pencere açıp el kol
yapacağımı, ona buna korna çalacağımı, kamyon falan sollayacağımı hiç
düşünmezdim. Ne özgüven varmış meğerse bende. Park konusuna değinmeyeceğim
lakin geri gitme özürlüsüyüm. Hocalar doğuştan yetenekli olduğumda karar
kıldılar, ben araba kullanmak için doğmuşum J Bunları duyunca
kendimi alnımdan öpmek, bu güne kadar tırstığım için de ağzıma iki tane çakmak
istedim.
Bir de sanırım ben bir cüceyim. Anam, babam hobit, dedem de Frodo’ymuş. Çünkü
araba kullanırken hiçbir şey göremiyorum. O kör nokta dedikleri şey benim için
arabanın her yeri. Dönüşlerim falan tamamen iç güdüsel. Fino köpeği gibi araba
kullanan kadınlara gülerdim, tüü bana. Cama yapışan sinekler gibiyim
dönüşlerde, parklarda. Görmüyorum işte napim. Bir de hocam sağolsun, bir sokağa
sapacağımız zaman hep son dakikada söylüyor. Kör gözümle dalıyorum zınk diye.
Sevgili İstanbul’lular canınızı benden koruyun canlarım.
Yurdum insanın zeka seviyesini de araba kullanmaya başlayınca öğrenmem kötü
oldu. Mal gibi yol ortasından yürüyenler, sol şeritte bir anda dörtlü yakıp
duranlar, sinyalsiz önüne kıran davarlar, piçliğine pis pis sırıtarak
sıkıştıranlar, hepiniz bebişlerimsiniz. Isırarak hepinizi öpmek (!) istiyorum.