25 Ekim 2011 Salı

Ey Sosyal Medya Sen İlişkilerimize Ne Yaptın Boyle?!

Zaman değiştikçe ilişkiler de değişiyor. Eskiden, cep telefonu, facebook, twitter yokken insanlar az iletişim kuruyormuş ama daha sağlam oluyormuş bence.Şimdi herkesin herşeyini görüyoruz. Herşeyden haberdar oluyoruz.

Sevdiceginden ayrıldıgında da butun bu sosyal medya araçları ustune ustune gelıyor insanın.Bir bakmışın seni faceinden, twitterından silmiş. Uç yaşındayız ya, al mektuplarını ver mektuplarımı hesabı... Kimin aklına gelirdi ki birgün kalkıp sevdiceğine, "Niye beni sildin?" diyeceğimiz?  Mesela biraz evvel gördüm, benim kanka ayagı göt ayagı beni twitterdan takip etmeyi bırakmış. Su an niye sildin beni demek icin yanıp tutusuyorum. Harbi niye ki? Ne saçma seyler bunlar. Şeytan kulagıma fısıldayıp duruyor, yok yok fısıldamıyor avaz avaz bagırıyor aç telefonu sor hesap diye! Ya ama cok saçma boyle bır seyin hesabını sormak.

Artık oyle bir hal aldı ki saçma bir siteden eklemek ya da arkadaş listenden çıkarmak, o insana verdigin degerle bir tutulmaya baslandı. Al işte, ben şu an kara kara düşünüyorum ben naptım da bu çocuk beni listesinde görmek istemedi diye. Sırf bu yüzden ayrılan çiftler biliyorum ben. Biri bu sosyal medya çılgınlıgını durdursun, yoksa o ilişkilerimze vodoo bebeği muamelesi yapmaya devam edecek!!

23 Ekim 2011 Pazar

Karşı Cinsten Kanka Olur Mu? Mission Imposible

Erkeklerle kızların arkadaş olması çok büyük bir sorunsal dostlar. Özellikle Türk toplumunda karşı cinsle arkadaşlık imkansız kabul edilir. İki taraftan birisi muhakkak yavsamaya baslıyor ne yazık ki, bunun aksi olan durumlar da var biliyorum. Ama maalesef ben onlardan biri olamadım.

Çok anlaştığım, zamanla en yakın arkadaşım haline gelen bir erkek arkadaşım vardı. Beraber zaman geçirmeye bayılıyoruz,çok gülüyoruz, birbirimizin yanında çok rahatız, alışverişe falan çıkıyoruz, yatak muhabbetleri çeviriyoruz, osursak birbirimize anlatıyoruz. Kısaca herşey harika. Veee ben o süpersonik ahmakça hareketi yapıyorum ve çocuğa aşık oluyorum! Dı dın dın dı dınnnn!! Tabi ki herşey boka sarıyor. Ben duygularımı dile getiriyorum, çünkü artık arkadaş gibi davranamıyorum. Paşam arkadaş kalmak istiyor, dünya ahiret bacısıyım ne de olsa!  Ama tavırları bir farklı, sanki arkadaş mıyız değil miyiz emin değil. Haydeeee beni bir umut sarıyor. Mutlu olucaz, süper bir couple olucaz, taktım kafaya bir kere!

Araya duygular girdi ya, ben eski ben gibi davranamıyroum. E çocuk da duygularımı biliyor o da eski o olamıyor. İşler sarpa sarmaya başladı. Ama yok arkadaş ben dost falan kalamıyorum. Gayret ediyorum, karı kız muhabbeti çevirmeyi deniyorum. I-ıh olmuyorrrrrr!!! Aşığım basbaya, kuduryorum. Anlamsız tripler, bozulmalar.Çocuğa fenalık geliyor. Ve tabiki beklenen son, arkadaşlığımız bozuluyor. Bir çuval inciri bok ediyorum. Şimdi aramızda koccaman bir buz dağı var ve ben ne halt edeceğimi bilmiyorum! Arkadaşımı özlüyorum, telefonda saatlerce konuşalım, deli gibi geyik yapıp eğlenelim istiyorum. Ama yok herif havuz problemlerinden beter! Çöz çözebilirsen. Kendime de güvenemiyorum. Arkadaş olsak yine trip atmaya başlayacağım, arkadaş olmayı beceremicem diye korkuyorum. Hay hormonlarıma edeyim! Bok vardı gittim, en yakın arkadaşıma aşık oldum. Sanırım gerçekten de karşı cinsle arkadaş hele ki kanka olmak imkansız. Neyse su yolunu bulur nasılsa değil mi? :/

20 Ekim 2011 Perşembe

Taktik Savaşları

Şu aşk olayını henüz kimse çözemedi, ben de sen de çözemeyeceğiz muhtemelen. Ama olsun hepimizin söyleyecek bir sözü vardır bu konuda. Mesela ben. Bayılıyorum canımı acıtacak adamlara aşık olmaya. Bir yandan düzgün, romantik, sevimli, duyarlı bir adam. Diğer tarafta gözü kaşı durmayan, hayatı sallamayan, seversem köpek gibi sürüneceğim, günümüzde adına "piç" denen adam.

Evet pek çoğunuz gibi ben de ikinci seçeneğe yöneliyorum ve sonucundan da asla ama asla yanılmıyorum. Sürünüyor muyum? Off hem de ne! Bana her baktığında ağzım burnum bir tarafa kayıyor. Adam da herşeyi biliyor ya, görme egoyu. Ağzıma sıçsa, "ayyy Allah'ım ölürüm ben buna yeeaaa!" diyeceğimi de biliyor bok kafa! Tamam, tamam benim suçum biliyorum. Ben çıkardım göklere, indirene aşk olsun.

Bişey yapmak lazım, bir taktik uygulamak lazım, ama ne?? Önce trip atayım dedim. Yok olmadı. Adam domuz çıktı. Ben bir trip atıyosam, o ya hiç sallamıyor ya da 10 triple geri dönüş yapıyor. Kendimi geri çekeyim diyorum, beceremiyorum. Bir bakmışım adamla küsmüşüz. Nasıl da saksı, nasıl da kozalak! Çocuk gibi küsüyoruz birbirimize. Sonra kıvranıyorum, hayat zindan oluyor. Ayy napsam da barışsak lan diye kara kara düşünüyorum. Ne o, ben taktik yaptım! İyice sıçıp batırmakta üstüme yok.

 Bir insana, "Karşındakini kaybedebilirsin heyyy, akıllan dostum, dangalaklık yapmaaaaa!!"demenin yolu nedir ki? Ben çok güzel beni kaybetmeyeceksin bebişim, dizinin dibinden bir yere ayrılmicim  mesajını verebiliyorum da, tersi söz konusu oldu mu otomobil farı gören tavşan gibi kalıyorum. Karşındaki adam da malsa işler iyice zorlaşıyor. Acaba yanına gidip, "Hey bebek, aşk kaç beden giyer? Orda bana da var mı yer?" desem işe yarar mı????

18 Ekim 2011 Salı

Şştt Sevgili, Kap Dvdini Gelll

Yağmurlu havalar vardır ya, hani böyle hava gündüz saatiyle kapkara olur, uyandığında gece mi gündüz mü anlayamazsın. Hah işte ben o havaların hastasıyım! Romantikliğimden midir, tam bir "drama queen" olmamdan mıdır bilinmez, ben bu havalara aşığım! Alayım sevgiliyi yamacıma, uzanalım kocaman kanepemize, çekelim üstümüze bir battaniye, koyalım saçma bir romantik-komedi filmi, sıcak çikolatalarımızla film izleyelim. Hayır sorsanız, "Kaç yıldır çıkıyorsunuz?" , "Aday adayım bile benden hoşlanmıyor." cevabını alacaksınız. Ama Polyanna sadece çocukluğumuzun roman kahramanı olamaz dimi, yaşatmak lazım böyle şeyleri.

İşte bugün taaaam da böyle bir hava var!! Ama ben napıyorum, alarmımı 5 kere erteleyip sürüne sürüne yataktan çıkıyorum ve sevgili işime yetişmek için otobüse koşturuyorum. Bizim ofisin olduğu plaza az biraz e-5 kenarında. Yağmur yağdığında sanırsın Ali Bey Köy. Birazdan belediye ekipleri sallarıyla gelecek, o derece. Şıkıdım şıkıdım giyinip gidiyorsun, bir bakıyosun pantolon paçaları olmuş puantiyeli. Çamur içindesin. Haliyle yurdum kızı olarak napıyorum? Giyiyorum yağmur çizmelerimi, kumaş pantolonumun paçalarını sokuyorum içine, tam sarı çizmeli Mehmet Ağa! Kıroyum evet! Ama ofise geldiğimde o paçalar tertemiz mi, tertemiz. Bir güzel topuklularımı da giyiyorum. Misss! Tek duam beyaz atlı prensimi, böyle bir havada yağmur çizmeleriyle görmemek.

Bugün 5 kere alarmı erteleyince, otobüsü kaçırdım haliyle. Hadi kızım bin taksiye efendi efendi git işine dedim. Demez olaydım, kafama kuşlar pislesin! Nasıl bir trafik ki o? Mango'da %90 indirimi olsa, kasada oluşacak kuyruk bunun yanında ancak  tırtıl kalır, öyle bir saçmalık. Şöfor cıks cıks'alyıp duruyor, offf poff sesleri çıkarıp bi yandan, "Nerden soktun bizi buraya abla yaa" zılgıtlarını kayıyor. Dallama benim yüzümden mi o trafik, paranı almayacak mısın? Ben sana, "Off iki katı girecek şimdi, bu ne arkadaş" diyor muyum?! Haa bir gözüm hep taksimetrede, normal tutarı 1 kuruş geçse adamı sik gibi trafiğin ortasında bırakıp kaçıcam o ayrı.

Şu anda da ofiste hala pencereden bakıp benim bu havada işte ne işim var? Ey müstakbel prens umarım dvd, fringe falan izlemeyi seviyorsundur, hatta dvd koleksiyonun vardır! Cünkü ben uzun zamandır bunun hayalini kuruyorum!!