28 Temmuz 2013 Pazar

Ben şu aralar Vol.2

26 yaşımı bitirdim, bu yaşıma kadar hiç bu kadar çok kutlama yaptığım bir doğum günüm olmadı. Doğum günümden bir gün önce başladı, 26 Temmuz'a kadar devam etti. Hiç bu kadar çok hediye almamış, hiç bu kadar çok sevildiğimi hissetmemiştim.

Ben çeşitli karakter ve tarzlardan insanlarla arkadaşlık etmeyi çok keyifli buluyorum. Kültürel mozaik gibi  geliyor bana. Dolayısıyla hepsini bir araya getirip de bir kutlama yapamıyorum. Her güne bir kaç kişi sıkıştırdım ve ömrümün en güzel doğum günü haftasını geçirdim.

Arkadaşlıklarım öyle bir noktaya geldi ki artık kimseye yetemez oldum. Sürekli çakışan programlar yüzünden insanlar sitem etmeye başladı. Kendime dahi zaman ayıramıyorum. Evde oturup ayaklarımı uzatasım geliyor yapamıyorum.

Bu yaz rejisör koltuklarına taktım. Koltuklarımızı alıp sürekli sahile iniyoruz. Ya piknik yapıyoruz, ya içiyoruz ama hep çok gülüyoruz. Bu umursamazlık bana çok yakıştı mı ne? :) O kadar rahat bir kafa yaşıyorum ki ister istemez etrafıma insanları çekiyorum. Hayattan sonuna kadar tat alıyorum.

Deli gibi yoga ve pilates yapıyorum. Esnedikçeesniyorum. Kafaya koydum, bu kadar çok sevdiğim şeyleri profesyonel olarak yapmalıyım. Eğitim alıp eğitmen olacağım. Çok heyecanlıyım çok!

Hayatımın en çapkın dönemini de yaşıyorum. Erkekler gerçekten rahat ve sevimli kızları seviyor. Mütevazi olamayacağım, öyleyim :) Kendime üç kişilik bir harem kuruverdim bir anda. Ama öyle bir durum ki ne hepsini ne de hiç birini istiyorum. Hepsinin baskın özellikleri bir erkekde muhakkak olmalı dediğim cinsten. Biriyle o kadar çok gülüyorum ki agzım acıyor gülmekten. Diğeri o kadar sevimli, duyarlı ve güvenilir ki gözüm kapalı kendimi ona emanet ederim ki bu yıllardır unuttuğum duygulardı. Ne kadar çok değer görmeyi özlediğimi hissediyorum onunla. Bir diğeri ise coolluğu, cekiciliği, bakışlarıyla kitliyor beni. Hepsi ayrı ayrı benimle tatil planı kuruyor, bir tanesi baya yüzük modelleri gönderiyor, bir tanesini sürekli bana yemek yap modunda. Üçünü birleştirince o mükemmel erkek ortaya çıkıyor. Ama maalesef üçü bir arada yürümeyeceği için "Çok erkek, hiç erkektir." kafasına her an girip hepsiyle görüşmeyi kesebilirim.

Kim bilir belki de son iki yıl duygusal olarak yaşadıklarımın acısını çıkarıyorum. Sevilmeyi unutmuşum resmen, sevişmeyi unutalı asır oldu zaten. Yeterince O'na her anlamda sadık kaldım. Ama O gününü gün edip, bir tarafının keyfini yaşarken benimkisi mallıktan başka bir şey değilmiş. O gün şirket yemeğinde O'nu gördüm ve O'nun defteri benim için kapandı. Hala rüyamda görüyorum, sıkıntıyla uyanıyorum. Hala aklıma geliyor, kendime itiraf etmesem de eşek gibi de özlüyorum. Ama kendime müsade etmiyorum onun için üzülmeye. Hayatıma devam etmem gerektiğini biliyorum ve yapıyorum. Keşke O'nunla mutlu olabilseydik, gülüp,sohbet edip birbirimizi arzulasaydık diyorum ama O'nsuz da mutlu olunduğunu, kafamın rahat ve aklımın kelime oyunlarından, acabalardan uzak kalınca daha berraklaştığını da biliyorum...

Mutluyum özetle ben bu aralar. Bir şeyler değişti ve değişiyor farkındayım. Bunun farkında olduğum her anın tadını çıkarıyorum. Sıkıntılara mı ne oldu? Hala işsizim, parasızım hatta açım. Aileden baskı görüyorum maddi konularda. Babam da annem de ayrı ayrı çok mutsuz. Ama ne yapabilirim? Umrumda bile değil. Sikerler diyor ve güzellik dolu hayatımı yaşıyor. Size tavsiye hayat ancak böyle yaşanıyor...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder