14 Mart 2012 Çarşamba

Sanki İyi Bir İnsan Olabilirim

Sakinlik ne güzel şeymiş. İnsanın kafasında sürekli cevaplanmayı bekleyen sorulardan, belirsizliğin tetiklediği korkulardan, sonu gelmeyen beklentilerden sıyrılması nasıl da güzelmiş. Aylardır içimde kopan fırtınalar, dinmek bilmeyen hayal kırıklıkları, kocaman bir aşkın yükü… Hepsi bitti sonunda.
Saman alevi gibi olan öfkem dindikten sonra geriye bir dinginlik kaldı ruhumda. Kafamdaki sesler sustu, yüreğimdeki sıkışma azaldı. Aylardır anlam yüklediğim biri gitti hayatımdan, yeri boş kaldı biliyorum. Her nefes alışımda hissediyorum yokluğunu. Ama boşluk dediğin nedir ki zaten? Alışkanlıklardan ibaret her şey. O boşluk illaki başka şeylerle dolacak. Önemli olan artık daha sakin olmam. Ne kadar da geriyormuş beni belirsizlikler. Karşımdakini anlamaya çalışmak, tavırlarından manalar çıkarmak ne kadar yorucuymuş.
Şimdilik renkler biraz soluk benim için. Öyle hayattan deliler gibi tat falan almıyorum. Ama daha huzurluyum. Sanki iyi bir insan olmak mümkünmüş gibi geliyor. Eski beni tekrar buldum. Ona duygularımı belli etmeyeceğim diye ördüğüm duvarlar, taktığım maskeler birer parçam haline gelmiş. Yardımsever iyi bir insan olursam, hala onu kazanmak için çabaladığımı zanneder diye kendimi sınırlamış, benliğimden vazgeçmişim. Şimdi saklamak zorunda olduğum hiçbir şey yok. Koca bir yıldan sonra nihayet unuttuğum ben olabilirim. Ve bu inanılmaz bir özgürlük hissi veriyor bana.
Kimse için artık kendimden ödün vermeyeceğim diyemem. Çünkü bu benim. Aşkın kendisine umutsuzca aşığım. Ruhum sevgiden besleniyor ve sevilmediğim anda soluyor kanatlarım. Sadece kendimi değersiz hissettiren insanlara değer vermeyeceğim sözünü verebilirim. Hayatta insanın başına her şey gelebilir, geriye sadece kendimiz kalırız. Ve anladım ki her şeyi yaratan da iyileştiren de yine kendimiziz. Benliğimizin kıymetini bilmediğimiz sürece, başkalarının kıymet vermesini beklemek hata olur. Tek bildiğim bu uysal halimi çok sevdiğim ve kaybolmasını istemediğim…

2 Mart 2012 Cuma

Belediye Otobüsü Maceraları Vol. 1

İşe her sabah ev akşam otobüsle gidiyorum. Açık söylemek gerekirse iş yaşantısına başlayana kadar halkın arasına karışan, otobüs, metrobüs gibi toplu taşıma araçlarını çok kullanan bir insan değildim. Herkes mi böyle garip şeylere tanık oluyor, yoksa bana mı denk geliyor bilemiyorum ama her gün çok renkli karelere şahit oluyorum.

                           *             *          *

Her sabah aynı duraktan binen 70 yaşlarında bir amca var. Ama amca pek normal değil, biraz asabi. Otobüs sırasında kimse kimsenin önüne geçmeyecek, sıra bozulmayacak vs. Böyle takıntılı bir adam. Ben de fix otobüsün en önündeki koltukta otururum, amca bindiğinde de kimse söyleniyor, bağırıyor hep seyrederim. tamam amca asabi ama kalkıp da 30 yaşındaki adama dalacak kadar asabi olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu 30'luk abi sıranın sonu-başı nerede anlayamamış, birine sormuş, söylenen yerden de sıraya girmiş. Ama garibim maalesef yanlış yerde bekliyormuş. Vay efendim ne saygısız, ne terbiyesiz adamsınla başladı bizim amca söylenmeye. 30'luk nolduğu şaşırdı, derken amca omuzundan, itti "Çekil şurdan o. çocuğu!" dedi ve hepimizi dehşete düşürdü. 30'luk bir sinirlendi, sen kime o. çocuğu diyosun, yaşından başından utan diye. Allahh sen misin bunu diye?! Amcanın gözü döndü, akla gelebilecek her küfrü söyledi, 30'luğun anasından soktu babasından çıktı, son hamkle olarak da elindeki akbille 30'luğa daldı. Ben de en çnde oturuyorum ya, gözlerim animeler gibi büyümüş gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. Derken amcayı ayırdılar, 30'luğa bir bakarım ki amca akbille adamcağızın yüzünü parçalamış!! Hayatımda hiç elinde akbille faça atan bir insan görmemiştim. Akbil ihtiyaç duyulduğunda çok önemli bir silahmış bunu anladım. Aklınızda bulunsun :)


                                 *             *            *

Geçen gün takım elbiseli bir abi bindi otobüse. Çok cool bir şekilde ipad'ini çıkardı, kulaklığını taktı, youtube'u açtı, müzik dinledi. Vallahi  billahi bir belediye otobüsünde bu sahneye şahit oldum. O an otobüsçe boyut atladık gerçekten. Yarın öbür gün wii'sini kapıp gelen insanları görürseniz şaşırmayın. istanbul'un çehresi değişiyor!

                                  *             *          *


Biliyor musunuz bilmiyorum ama eskiden otobüs şoforune para verirdik, o da kendi akbilini okuturdu. Artık bu uygulama kalktı, herkes akbiliyle ödeme yapmak zorunda. Dolayısıyla her sabah şöyle bir manzara ile karşı karşıya kalıyorsunuz; "Akbilinde para olan var mı????" ! En önde oturduğum için ilk sorulan kişi ben oluyorum. Başta herkese akbilimi veriyordum fakat sonra iş çığırından çıkmaya başlayınca yok demeye başladım. Minik, ufak tefek bir adam biniyor benim duragımdan her sabah. Artık göre göre akraba oluyorsunuz bu otobüs sıralarında. Bir gün kartında parası bitmişti ben de kartımı vermiştim. Geçenlerde ofisteyim, resepsiyondan telefon geldi, PTT'den zarf getirdiler diye. Gelsin dedim. Ufak tefek amca geldi, gözüm bir yerden ısırıyor ama çıkaramıyorum. Adamcağız beni tanımış, "Beni hatırladınız mı? Bir akbilimde para yoktu, bana kartınızı vermiştiniz." dedi. Böyle hatırlandığım için pek mutlu oldum. Dünyanın da ne kadar küçük olduğunu bir kez daha anlamış oldum.

İşte böyle. Ben de macera bitmez. Biriktirdikçe gene yazarım :)