28 Kasım 2012 Çarşamba

İşsizler Ordusu, Hello !

Gün itibariyle işten çıkalı 1 ay oldu. Ben normalde hafta sonları bile yapacak bir şey bulamaz, Pazartesi olsa da işe gitsem derdim. Böyle bir insanken içine düştüğüm boşluğu tahmin etmek çok zor değil. İşten çıktığımın ertesi günü sabah alarmım çaldı ve ben otomatik hareketlerle yataktan kalktım, sonra da gerçekler tokat gibi indi yüzüme. Hayatımda ilk kez daha fazla uyuyacağım için mutsuz oldum. Başka bir ilki de Pazar günü yaşadım. Pazartesi sendromunu ilk kez işe gitemeyeceğim için yaşadım. Herkes yarın işe gidecek, e ben ne yapacağım evde diye hayıflandım.

 Yazın bitmesiyle annem ve anneannem yazlıktan döndü. Bir anda bekar hayatım sonlandı. Ve bütün günümüz üç nesil göt göte oturmakla geçiyor. Evden kaçayım, biraz nefes alayım diye spora yazıldım ama annem sagolsun aa ben de geleyim diye tutturdu. Orada da göt göteyiz. Bütün arkadaşlarım çalıştığı için gündüz hiç biriyle görüşemiyorum. Bazen kitabımı alıp, kendimi Starbucks'a atıyorum ama yine de günün sonunda evin yolunu tutuyorum.

Hala kabullenemediğim için iş başvurularına da pek ağırlık vermiyorum. Hayatımın hiç bir şey yapmak istememe dönemindeyim. Sanki bütün enerjim çekilmiş, ben hayatımı dışarıdan seyre durmuşum gibi. Bugüne kadar tek iş görüşmesine gittim, ona da içim sinmedi. Tek istediğim eski hayatımı, eski düzenimi geri almak. Bir anda iki yıllık alışkanlıklarım, hayatımın günlük akışı yok oldu.. Onlarla beraber ben de yok oldum.

Ofistekilerle hala görüşüp, konuşuyorum.İşleri hayatları olduğu için tek konuştukları şey ofisde neler olduğu. Fark ettim ki bunları dinlemek beni yaralıyor. Ben de ofiste olabilir, ben de bu sohbetlerin, olayların içinde yer alabilirdim diye üzülüyorum. Onlarla görüşüp, konuştukça, ofis hakkında bilgi aldıkça eski iş yerimi kafamda bitiremiyorum, bağlarımı koparamıyorum. Bir tarafım hala orada. Saçma gelecek kulağa biliyorum ama hayatıma devam edebilmem için onları geride bırakmam lazım. Beni unutacaklar diye korkarken, benim onları unutmam gerektiğini anlamam kaderin bana gıcıklığı olsa gerek.

Hayatta kapılar kapanır, daha sonra başka kapılar açılır diye avutuyorum kendimi. Tek dileğim herşeyin eskisinden daha güzel olması....


2 Kasım 2012 Cuma

SONbahar

Ekim'in lanetine inanmamam için artık hiçbir sebebim kalmadı. Bundan iki yıl evvel kurban bayramı arifesinde terk etmişti arkasından çok ağladığım son sevgilim. Aynı günlerde ilk işimden başta konuştuğumuz şartları vermedikleri için ayrılmış ve işsiz kalmıştım. Yine bir Ekim ayında, kurban bayramında terk etmişti 5 yıl süre çıktığım ilk aşkım. Bu yüzden nefret ederim sonbahardan. Kelimenin hakkını verir gibi bu mevsim bana hep "son"ları yaşatmıştır hayatımda. Yine aylardan Ekim, kurban bayramı dönüşü çok sevdiğim işimden çıkarıldım. Parçalanan hayatımı toplayan, sevdiğim adamı her gün görebildiğim, her çalışanını ailem, bir parçam gibi gördüğüm, beni büyüten güzel işim...

Hayatımda evet hep sonlar oldu ama bu sonlar arkasından hep yeni kapılar açtı bana. Yine hayatımın bir dönemi bitiyor ve ben her şeye baştan başlamak zorundayım. Ne kadar da zor geliyor alıştığım insanları, ortamımı hatta her sabah kullandığım otobüs hattımı değiştirmek... Tamam iş yerinde yeni genel müdürle anlaşamıyor, bir türlü yaptığım işler taktir görmüyor ve ben olduğum yerde saymaya devam ediyordum. Ama ben böyleyim işte. Alıştığım şeylerden kopamam, yenilikler, belirsizlikler beni mutsuz eder, korkutur. Bu yüzden belki de yürümeyen ilişkilerimi bırakıp gidemiyorum, hep karşımdaki beni bırakıp gidene kadar bekliyorum.

Ne kadar şanslıymışım ki her birine taptığım iş arkadaşlarım da beni seviyormuş. Ayrılalı henüz 3 gün oldu ama beni her gün aramaktan vazgeçmediler. Tamam, çok yeni daha ama olsun, mutlu ediyor beni unutmadıklarını bilmek. Zaman girince araya herkes kendi yoluna bakacak, görüşemez konuşamaz olacağız. Bunu bilmek üzüyor en çok da. Normal bir süreç olduğunun farkındayım ama ben zaten hiçbir zaman mantığıyla hareket edebilmiş biri olamadım, başıma ne geliyorsa şu duygusallığımdan geliyor. Hayat böyle bir şey işte. Sabah giyinip işe gidiyorsunm, öğlen bir anda iki yıllık rutinin sona eriyor. Tıpkı Woody Allen'ın meşhur ettiği İbrani atasözündeki gibi ; "If you want to make god laugh, tell him your plans."