16 Aralık 2013 Pazartesi

İki karpuz bir koltuğa sığmaz canım


Çok uzun zamandır yazmıyorum, içimden gelmiyordu bir şeyler yazmak. Şahaser hayatımla yüzleşmek istemediğimdendir belki de. Bütün yazımı iş aramadan tatil yaparak geçirdim.Nasılsa işe giricem bir daha uzun bir tatil fırsatım olmaz dedim ve yan gelip yattım. Çok da güzel geçti yazım. Keşke hiç bitmeseydi, kara kıştan nefret ediyorum.

Yaz bitince mecbur tekrar iş arayışlarına başladım. Bir sürü görüşmeye gittim bir çoğunda  direkten döndüm. Sebebini de bilmiyorum. Öyle bir  konuşuyorlar ki kesin burası oldum diyorum, sonra aramıyorlar. Daimi göt oluş içerisindeyim. Kimisini ben istemedim, ısrarla asistanlığa başvurmuyorum ille de kurumsal iletişim diyorum. CEO sözcüğü bile tüylerimi diken diken ediyor. Fark ettim ki bütün görüşmelerim kadınlarla olmuş. Hepsi birbirinden uyuz tiplerdi, gülümseyince bile yüze bön bön bakan cinsten. Bence sorun bende değil onlardaydı. Karı milleti diyorum başka bir şey diyemiyorum. Son iş görüşmem bir erkekleydi, şahane bir  firma. Olsun diye dualar ediyorum. Büyük konuşmayayım ama İK müdürünün dediğine göre öncelikli adayım. Bu işe de giremezsem ev ahalisinin bir sürü lafını yicem. Durum giderek maddi-manevi can sıkıcı olmaya başladı.

Aşk hayatımsa her zamanki gibi boktan. O'ndan sonra o kadar örselenmişim ki beklentisi sıfır bir insan olmuşum ilişkide. Mutlu olmam kolay olur sanıyordum. Aslında oldu da tabii sevgilim sinir hastası çıkana kadar. Meğer çok ciddi boyutlarda öfke sorunu varmış. İki ay birlikte yaşadık, herşey gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. Hayatımda artık denk gelmem dediğim cinsten sevkatli bir insandı. Gece uykusunda sağdan sola dönerken bilinçsiz üstümü örtecek kadar düşünürdü beni. Evlilik fikrinden nefret eden ben, aynı evde yaşamak evli gibi yaşamak ne güzel şeymiş dedirtti bana. Annemler yazlıktan geldi, haliyle bizim evler ayrıldı. İstanbul'un iki ayrı ucunda yaşamaya başlayınca işlerin rengi değişmeye başladı. Ona yol zor gelmek, banaysa görüşememek zor geldi birlikte geçen iki aydan sonra. Ufacık tartışmalar, kocaman uzayan kavgalara dönüştü. Öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyor, ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Hayatımda kimseden duymadığım sözcükleri, hakaretleri  işittim. Hepsinde çok pişman oldu, binlerce kez özür diledi. Benimle evlenmek istediğini ama maddi durumunun şu anda uygun olmadığı söyleyen biri nasıl da öyle sözcükler kullanabildi bilmiyorum. Son kavgamızda köprüler iyice yıkıldı ve ayrıldık. Zaten fazla mükemmeldi her şey, bir problem çıkmaması anormal olurdu.

Hayatta bazı şeylere aynı anda sahip olmak imkansız sanırım. Hem iş, hem aşk benim hayatımda bir arada olamayan iki şey. Gerçi hoş şu an ikisi de yok ya hayatımda neyse...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder