17 Şubat 2012 Cuma

Mutluluğun Kayıp Öznesi

İkibuçuk yılımı 1.65 boyunda, gözleri şehla, burnu hatırı sayılır bir S çizen, alkol almaktan nefret eden, sabah akşam ice-tea içen, trafikte tam bir canavara dönüşen, bu sebeple hiçbir zaman ağız tadıyla kıta değiştiremediğim, yemek yeme anlayışı Burger King'den ibaret olan, sadece eşortman altı ve GS montu giyen, eğlenceden kastı PS oynamak ve nargile içmek olan bir adamla geçirdim. Yani kimse kalkıp bana şekilci, paragöz diyemez-di.

Noldu bilmiyorum ama bir yıllık bekarlık dönemimde üzümün çöpü, armudun sapı diye diye hiç kimseyi beğenemez oldum. Artık nasıl sıtkım sıyrıldıysa, her türlü şekilciliği bünyeme dahil etmişim fark etmeden. Arabası yok diye yüzüne bakmadığım, göbeği var diye küçümsediğim, açık öğretimden mezun diye aşağıladığım bir sürü erkek oldu bu bir yıl içerisinde. Tam kendimden nefret etme noktasına geliyordum ki...

Tek korkumun ona benzer birine yeniden aşık olmak olduğunu fark ettim. Şehlaydı evet, ama dünyanın en güzel bakan bir çift gözüydü onlar, efortman ona çok yakışırdı, nargile içerken onu seyretmeye bayılırdım, hamburgerleri güdük parmaklarıyla yemesini çok sevimli bulurdum.  Ayrıldıktan sonra o kadar çok acı çektim ki 8 kg verdim bir buçuk ayda. Bilinçaltım bana nasıl bir mesaj veriyorsa hep tam zıttı özelliklere sahip erkeklere bakıyorum. Biliyorum ki onlarla da uıtlu olmam imkansız, çünkü o ben değilim.

Mutluluğu yanlış öznelere yüklüyor, sonra öznenin yüklemini beğenmeyip mutsuz oluyorum, hayat işte...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder