Şu Pazar sabahı gözümü açıp aklıma ilk gelen şey ne kadar mutlu ve huzurlu olduğum oldu. Uzun zamandır hissetmediğim bir dinginlik hali var ruhumda. İnsan yersiz yere mutlu olunca bir anda sorguluyor kendisi. Sanki her türlü huzur ya da mutluluğun bir sebebi olması gerekiyormuş gibi...
Görünen tabloda hiç bir sebebim yok çünkü. Hala iş bulamadım, bir an önce bir iş bulup hayatımın düzene girmesini istiyorum. Ama hala ses seda yok. Kenardaki paramı tırtıklamaya devam ediyorum. Gün gelecek o da azalacak. Bir de niye aramıyorlar anlayamıyorum. Eski işimi yapmak istemiyorum. Ama hep iş teklifleri o yönde oluyor. Arkadaşlarımın iş hayatları o kadar yoğun ki, hafta sonu dışında onları göremiyorum. Dolayısıyla bütün hafta içinde bir ya da iki kere dışarı çıkıyorum. En yakın arkadaşımı bile bir aydır içinde bulunduğu aşk üçgeniyle olan meşguliyetinden ötürü göremiyorum. Bazen herkesin kendine ait bir hayatı, düzeni var da benim ki niye bu kadar tek düze diyorum.
Bir de "O" var tabi ki. Yeri o kadar büyükmüş ki hayatımda, yaptığım bir çok şeyde aklıma gelmemesi imkansız. Bazen boş bulunup, birşey okuduğumda ya da gördüğümde aaa ona anlatayım çok güler diyorum. Sonra dank ediyor yokluğu. Niyeyse belli bir zaman geçince kötü şeyler silinmeye başlıyor, iyi hatıralar akılda kalıyor. Sonra "Sen bu filmi çok seyrettin, söz konusu "O" olunca en güzel hatıraları bile bastıracak kötü anıların var." diyorum. Sana değer bile vermedi, insan yerine koymadı, diyorum. Anca öyle akıllanıyorum. Ama bunu sürekli kendime hatırlatmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. Onsuzluk bana hem iyi geliyor, hem de kötü. Yeniden dengemi buldum. Gergin halimden eser yok. Bu sanırım kabul vermenin getirdiği bir mutluluk ya da beklentilerin sıfıra inmesinden gelen bir huzur hali. Onsuzluk kötü de geliyor çünkü ben onunla gerçekten eğleniyormuşum, alışkanlıklarım varmış. Yeri tahminimden de büyükmüş içimde. Zaten bu hep böyle oldu. Bir yanım onu çok severken, bir yanım hep öfke duydu.
Başıma bir de model arkadaş çıktı. Her zaman ki gibi hayır diyememe sendromum yüzünden bodoslama hayatıma girdi. Kız gibi trip yapıyor. Niye aramıyormuşum, biye mesaj atmıyormuşum, niye ekip duruyormuşum. Bütün gün darlayıp duruyor beni. E bebişim, pardon da niye bu dediklerini yapayım diyemiyorum. Ben de genelde cevap vermemeyi yeğliyorum. Tamam düşündüğüm gibi kötü özellikleri olan birisi değilmiş. Biraz önyargılı davranmışım. Ama yine de ben yalnızlığımı çok seviyorum. Hayatımda birini istemiyorum. Şimdi anlıyorum ki ben hayatımda sadece "O" nu istemişim. O olmazsa da yalnızlığımdan son derece keyif alıyormuşum.
Görünen tablo can sıkıcı. Ama ben yine de kitaplarım, filmlerim, sporumla, gün ortasında çıkıp kahve içme lüksümle, zaman ayıramasalar da arkadaşlarımla çok mutluyum. Hiç bir şey ya da hiçkimseumrumda değil. Konuşacak, paylaşacak kimsem olmadığında oturup bloguma yazmak da yetiyor bana. Bu uysal halimi çok sevdim. Kimseye gereksinim duymadan her şeyden zevk almak, her şeyi olduğu gibi kabullenmek çok güzel. Geçmişi, herkesi ve her şeyi affetmek çok büyük bir hafiflik. Geçmiş orda kaldı, değiştirilemez. Gelecek daha yaşanmadı bile. O halde anın keyifi çıkartmaktan başka bir güzellik yok şu hayatta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder