6 Haziran 2013 Perşembe

Bu mu gerçekten aşk?

Bal gibi biliyordum onu bugün göreceğimi. Ondandı bütün gün ki huysuzluğum, eski şirkettekilerle yemek yemeğe gitmek istemem. Ne hissedeceğimden korkuyordum. Öfke mi duyucam, kırgınlık mı? Yoksa gömdüğüm, direndiğim duygularım su üstüne çıkacak ve sar başa mı yapacağım? Bilinmeyenden, yüzleşemediklerimden korkuyordum.  Aylarca kaçtığım kabusun ete kemiğe bürünmesini istemiyordum. 

Korktuğum oldu ve "O" geldi. Silmek istediğim yüzü, yolda duyduğum anda mideme kramp sokan kokusuyla karşımda duruyordu.Bu onu Ocak ayından beri ikinci görüşümdü. İlki uzaktandı, yanımdan yürüyüp geçivermişti ama bu başkaydı.

 Medeni iki insan gibi öpüşüp merhabalaştık sanki 5 aydır konuşmayan biz değilmişiz de daha geçen hafta oturup kahve içmişiz gibi. Sanki vücutlarımızın her cm.ini ezbere bilmiyor, onca tutkuyu hiç hissetmemişiz gibi. Son derece doğal ve sıradan bir şekilde...Hala ne hissettiğimi bilmiyordum. Panik duygusu ufaktan gelmiş, göğüs kafesime uzun süre kovduğum o aygır oturuvermişti aniden. Sesini mi duyuyordum, gerçekten karşımda mı oturuyordu? Şaka mıydı tüm bunlar.  Rüya ile kabus arasında gidip geliyor ve bunu HD formatında mı görüyordum? Ah, hiç bir şey bilemeyecek kadar sarsılmıştım sanırım. 

Anılarımdı o benim, sınavımdı kendimle verdiğim. En yakın arkadaşım, sevdiğim adam, düştüğümde kaldırmayacağını bilecek kadar güvenmediğim ama ısrarla kendimi emanet ettiğim... Zıttımdı o benim, şefkatle yaralarını öpmek istediğim, maskesinin ardındaki sarılmak istediğim küçük erkek çocuğuydu. İstese, inat etmese dünyanın en mutlu insanı olamamı sağlayacak kadar içime işlemişti. Bakışından ne dediğini anladığım ama anladıklarımı canımı yaktığı için intikam alırcasına yok saydığımdı. Sabrımdı, beni büyüten ama kalbimin buz kesmesine sebep olan kışımdı. Ve canlı kanlı bir şekilde karşımda duruyordu...

Ah şu zaman denen şey nasıl da kandırıyor insanı! Bitti diyorsun, geçti. Bir bakıyorsun kahpece geçen aylar saatlere, saniyelere inmiş ve aradan geçen onca ay buharlaşmış. Aşık olmak gerçekten bu mu? Kimseyi sevememek, başka güzel adamlarla tanışmak ama hepsine birer kulp bulup yol vermek, üstünden bin yıl geçse de ufacık birşey de bulutların dağılması ve aklının "O"nunla dolması. Akıtmamak için söz verdiğin yaşların, aylar sonra tarifsizce gözlerine hücum etmesi, durmadan akıp gitmesi...Bu mu gerçekten aşk?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder